9 Haziran 2012 Cumartesi

Orhan Veli Kanık / 13 nisan 1914 - 14 kasım 1950








1 yorum:

  1. 13 Nisan Doğum Gününde Orhan Veli'nin Bir Aktör Olarak Portresi...
    Büyük şairimizi yüz iki yaşında saygıyla anıyoruz.
    12.04.2016 12:46 3167 kez okundu.



    Şimdi, zamanı geriye alıp 1938 yılının Ankara'sına gidebilseydik birlikte, Maurice Maeterlinck'in Sergei Rachmaninoff'un bitiremedigi aynı adlı operasından etkilenerek yazdığı Monna Vanna oyununu izlerdik Halkevi'nde.



    Sahnede 1.82 boylarında, zayıf, çelimsiz, vücudu oldukça kemikli, kolları ile bacakları epeyce uzun, elleri gayet ince, beyaz, parmakları adamakıllı uzun, tırnakları pembe, uzun ve yuvarlak, geniş bir alnı, sivri bir çenesi, dudakları enikonu etli, burnu tümsekli, yüzü gençliğinde çıkardığı ergenlik sivilceleri sebebiyle pürtüklü bir delikanlı çekecekti dikkatinizi.



    Eğer oyundan hemen önce kulise girip dolabını kurcalayabilseydik, 38 numara gömlek, 42 numara ayakkabı, 57 numara şapka karşılayacaktı bizi. İhtimal, rolü gereği bu oyunda şapka giymişti. Bu büyük şans olacaktı hepimiz için çünkü şapka ile dolaştığı hemen hemen hiç görülmezdi.



    Tekstte rol adlarının yanına kırmızı kalemle şu isimler iliştirilmişti, işte bu kesin bilgi: Monna Vanna: Muattar Lav, Monna Vanna'nın kocası Guido: Ercümend Behzad Lav, Guido'nun Babası: Orhan Veli, Torello: Melih Cevdet Anday.



    Yıldızlar geçidi gibi bir kadro!



    Ve oyunun finalinde biz ayakta alkışlarken, önümüzde selam veren elinde 57 numaralı şapkasıyla Orhan Veli olacaktı.



    Bu uzun adamın lise yıllarına uğrayıp Moliere'den Ahmet Vefik Paşa'nın uyarladığı Zor Nikah'ı izleyebilseydik eğer Üstâd-ı Sanî olarak çıkacaktı sahnede karşımıza. O karşısındaki oyuncuya aldırmadan repliklerini sıraladıkça gülmekten ağrılar girecekti karnımıza:



    - Evet, ne dille söyleşeceksiniz? Farisi mi? İbrani? Süryani? Yunani? Latini? Fransızca mı? İngilizce mi? Nemsece? İtalyanca, Rumca, Ermenice, Hinduca?



    İlle de onun sahneye ilk çıktığı güne tanıklık etmek isterim diye tutturursanız daha eskiye gitmemiz gerekecek zamanda. Leylek bacaklarında kısa pantolonla dolaştığı günlerde Beykoz’daki evlerinin bahçesinde kurdukları şano ve kulislerde, daha önce seyrettiği bazı oyunları temsil etmeye çalışırdı arkadaşlarıyla. 16-17 yaşlarındayken kaleme aldığı “Doktor İhsan” adlı iki perdelik piyesini de bizzat kendisi sahneye koydu. Aşka tutulup veremden ölen bir liseli delikanlının acıklı serüvenini...



    Yalnızca sahnede oynamazdı ki Orhan Veli. Zaten bir süre sonra bu aktörlük işinden sıkıldı, oyunculuk kabiliyetini gündelik yaşamına taşıdı. Dinleyenleri şaşırtıp güldürmek için iki yüz, üç yüz kadar baharat adı, balıkçı ağzıyla rüzgârların, elli atmış kadar balığın adını sayar, ayaküstü Karagöz oynatır, türküleri yöre ağzıyla okur, kalem efendisi gibi konuşur, Yahya Kemal gibi şiir söyler, Lüküs Hayat Opereti'nin şarkılarını makamıyla seslendirir, Çingene kızı gibi fal bakardı.



    Ortak bir hatıranızdan, eski günlerden anlatmaya başladınız mı “Bak, o ne zamandır? Biliyor musun?” der, size yılını, ayını, gününü, yerini söyleyiverirdi. Arkadaşlarının mektup numaraları, telefon numaraları, yolculuk, tanışma, eğlence gibi irili ufaklı olayların tarihlerini bir çırpıda sıralayıverirdi.



    Sahne ömrü kısa sürdü bu yetenekli aktörün, sahneden inip şiire tutunduğu ömrünün kısa sürmesi gibi.


    Cansu Fırıncı
    Gerçekedebiyat.com

    YanıtlaSil